Aşağıda bulunan 4 makalemizi okuduktan sonra bu yazıyı okumanız size daha faydalı olacaktır.
Sakarya bölgesinin idari taksimattaki yeri hakkında bu noktada bilgi vermek yerinde olacaktır. Osmanlı taşra teşkilâtı, idari-askeri ve idari kazai olmak üzere iki temele dayanmakta olup, Türk ve İslam müesseselerinin tesiriyle bunlardan ilki eyalet, sancak ve nahiye; ikincisi ise kaza esasına göre taksim edilmiştir.
Fetih sürecinden sonra Sakarya bölgesi Kocaeli sancağı dahilinde kalmıştır. Bir müddet Kocaeli sancağının da dâhil olduğu Anadolu Eyaleti, Yıldırım Bayezid zamanında Osmanlı sınırlarının batıya doğru genişlemesiyle kurulmuştu. Bu beylerbeyliği merkezlerinden ilki Ankara ikincisi ise Kütahya idi.
Kocaeli sancağı, XVI. yüzyılın ikinci yarısına kadar Anadolu eyaletine, daha sonra ise Cezâir-i Bahr-i Sefid eyaletine bağlanmıştır. Kocaeli sancağını oluşturan nahiye merkezlerini İznikmid, Kandıra, Şile, İznik, Yoros, Yalakabad, Ada ve Gegbuze (Üsküdar dahil) teşkil etmektedir.
Adapazarı, Osmanlı Devleti hâkimiyetinde bir köy olarak kurulmuştur. “Ada” veya “Adaköy” denilen bu köy, 1520 tarihin-de Ada kazası olarak geçiyordu. 1530 yılı tahririne göre bölgenin idari yapılanması Anadolu eyaletinde Kocaeli sancağına bağlı Ada kazası olarak geçmekteydi. Bu Dönemde Kocaeli sancağının diğer kazaları: İznikmid, Kandıra, Şile, Yoros, Yalakabad, İznik, Gegbuze idi.
6 Numaralı Mühimme Defterinde Adapazarı 1564-1565
Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşanan bir değişiklikle Ada kazasının bağlı olduğu Kocaeli sancağı, Anadolu eyaletinden alınarak 1533’te kurulan Cezayir-i Bahr-i Sefid eyaletine bağlanmıştır. 29 Ağustos 1559 ve 12 Eylül 1564 tarihlerini taşıyan hükümlerde Ada, kaza (kadılık) merkezi idi. 1564-1565 tarihli mühimme kayıtlarında da bölge ADA ismi ile zikrediliyordu.
16. yüzyıl boyunca bu durum bu şekilde devam etmişti.Ada kazasının idarî yapısında XVI. yüzyıl boyunca “kadılık” vasfı devam etmiş, ancak yüzyılın ikinci yarısında İmparatorluğun bütününe şamil olan “büyük kaçgun” denilen Celâlî fetreti sırasında bazı değişiklikler vuku bulmuştur.
Sapanca-Akyazı arasında yer alan Kutluca (Çaybaşı) bu fetret sırasında muhtemelen en çok etkilenen yer olmuş, buradan ciddî oranda göç yaşanmış, bu sıralarda Rüstem Paşa gibi devletlilerin imaretleriyle süslediği Sapanca güvenlik bakımından İstanbul’un dayanak yeri olmuş, buna paralel olarak Sapanca kaza statüsüne yükselmiştir.
Gerek arşiv kaynakları, gerekse seyyahların ifadelerinden edindiğimiz kanaate göre Adapazarı şehrinin bugün kurulu bulunduğu alan, XVI. asrın başlarından en azından XVII. asrın başlarına kadar orman, sulu arazi ve kısmen bataklıklardan müteşekkil olup şehir iskânına müsait değildi. Bu hususta Evliya Çelebi ve Katip Çelebi gibi seyyah ve coğrafyacılar vasıtasıyla ulaşılan bilgilerden muhtelif araştırmalarda bahsedilmekle beraber, tarihi şemaya uygun bir şekilde değerlendirilmemişlerdir.
16.yüzyıl sonlarındaki tapu tahrir defterlerinde Adapazarı, yine Ada olarak geçmektedir ve Karasu ile beraber zikredilmektedir (Ada maa Karasu kazası). Ada maa Karasu kazasının herhangi bir merkezi bulunmayıp, Kutluca (Çaybaşı) köyü nahiyenin merkezini teşkil etmektedir.
Adapazarı kazasında haftada bir gün kurulan pazarın “kadîmden beri pazar günleri” kurulduğu ancak zımmîlerin başvurusu üzerine pazarın önce cumartesi gününe “tahmil ve tahsisi” kararlaştırılmış ise de bu kerre Cuma ibadetini eda edecek olan Müslümanların pazara uzak yerden gelecekler için zor duruma düşmesi üzerine pazarın pazartesi gönü kurulması için hüküm yazıldığına dair bir kayıt bulunmaktadır.
Kazaya bağlı olarak 26 köy ve 3 mezra kaydına rastlanmakta olup, bu yerlerde yaşayan 2044 kişi Müslüman’dan sağlanan toplam 131.701 akça gelirin kaydedildiği görülmektedir.