Baçça: (genel) Bahçenin söyleyiş biçimi; Evin arkası bizim baççadır, dut vadı erik vadı.
Baççık: (genel, isim) Örekenin başı, kafası; Baççık öreke ne işe yarakın?
Badılcan: (genel) Patlıcanın söyleyiş biçimi; Gız badılcannarı yımırtalamalı da bi yimeli.
Badır badır konuşmak: (genel, fiil) Yüksek sesle durmadan konuşmak işlemi; Bizim Rafet de badır badır gonuşup duruyo, bi susturamadık gitti.
Bagarı gırılmak: (genel, fiil) Birine kırılma işlemi; Dedini inkâr edince bagarım kırıldı hakkatten.
Bagarını gırmak: (genel, fiil) Karşısındakinin kalbini kırma işlemi; Bizim Rafet ileri geri gonuşince gardaşının bagarını gırmış bıraz.
Bagaz: (güney) Düşünme yeteneği az, zayıf olan; O bagazın biridir.
Bakam/Bakim: (genel, fiil) İlin güneyin de bakayım kelimesi bakam, kuzey kesimlerinde ise bakiym olarak telaffuz edilmektedir.
Bakele!: (genel, fiil) Bakar mısın anlamında bir işlem; Bağa bakele, sen dediy mi sahi u lafı?
Bakır sini: (genel, isim) Dört beş kişinin yemek yiyebileceği büyüklükte bakırdan mamul sofra, sini; Bakır siniyi büyük gızım Gülseren’e vedim.
Baldudak: (genel, sıfat) Tatlı dilli, muhabbeti tatlı olan kişi; Bizim Amet biraz baldudaktır, ne gonuşsa dinedi kendini.
Barmak: (genel, isim) Keten yolmalarında on beş santim kadar kalınlıkta, tohumunun altından bağlanan ketene verilen isim; Halide Nine’m, bi günde yüz kırk barmak keten yolmuş, çok çalışkan gadınmıştı.
Barmaklı kilim: (genel, isim) Evde dokunan kilimlerin en kenarı siyah ondan içeriye doğru beş farkı renkten suyu (kenarı) olan kilimlere verilen ad; Malike barmaklı kilimi misefir odasına sermiş, i etmiş.
Baş açık: (genel) Kadınların başlarına bir şey bağlamaması, tesettürsüz olma durumu; Hasan Ağbinin gelini baş açık gezio diyola emme.
Baş yok batırık yok: (genel, deyim) İşlerini pek düzgün yapamayan, bunun yanında anası babası amcası yol gösterecek büyükleri olmayan kişiler için söylenir; Baş yok batırık yok, napsın çocuk…
Başlamak: (genel, fiil) Bağışlamak fiilinin söyleyiş biçimi; Gadir Dayı oğluna yirmi dönüm yer başlamış, gizlice, duyduğuz mu?
Battal: (genel) Sulantılı, verimsiz arazi; Çeşme Yannın bazı yelleri battaldır, doru belli verim alınmaz.
Baya: (genel) Bayağı kelimesinin söyleyiş biçimi, çokça, fazlaca anlamında; Gadir’agam baya hasta ha, öle böle dil.
Bayramlık alma: (genel, fiil) Nişanlı kıza erkek tarafının Ramazan ve Kurban Bayramında şalvarlık bluz alması durumu; Resmiye gelinine Ramazan Bayramında bi şalvallık bi de bluz almış gız, duyduğuz mu?
Bazlama: (genel, isim) Yaklaşık bir santim kalınlığında saçta pişirilen bir hamur / ekmek türü; Asuman bazlama çok seve diye ona gelince bazlama yapacam.
Bazlamaç: (genel, isim) Bazlamayı bazı kişilerin söyleme biçimi; Bazlamaç pov de de gorkut, vallahi yimem seni.
Bebeli: (güney) Taneli bitkileirn genel olarak tanımlanması; lakap; Bebeli Memet delledi bizim Keşkapan’a.
Beki/m: (genel) Belkinin söyleyiş biçimi; Beki gelebilirim, bekim de gelemem. O gün belli olabili ancak.
Bekmez: (genel, isim) Pekmezin söyleyiş biçimi; Ben pancar bekmezini çok severim, gocam gamış bekmezini çok seve.
Bendetmek: (genel, fiil) Ele geçirmek, kendi üzerine geçirmek, sahiplenme işlemi; Dedelerde Gasım Dayı mülkü bendetmiş, çoğu tallaları kendi üzerine yazdımış diyola.
Bengildemek/Benildemek: (güney) Dalgınlıktan veya uykudan irkilerek uyanmak, kendine gelmek; Alaattin Abi tam uykuya dalacağı sırada kapı açıçlınca benildedi.
Beri bakele!: (genel, fiil) Bakar mısın anlamında bir işlem; Gız beri bakele, gıniye gidicez mi b’aşam?
Beter gülmek: (genel, fiil) Çok gülmek; Nusret’inen Sibel geldile ya geçen bize, bi annattıla, beter güldük be.
Bektaş: (genel, isim) Daha çok sekiz-on beş yaş arası kızların beş taşla oynadığı bir oyun türü; Çocukken Melek Hüsniye Ahretimle çok Bektaş oynardık.
Beserik: (genel, sıfat) Solgun yüzlü, soluk benizli; Halide Yingem oldum bittim beseriktir.
Besbelli: (genel) Bir şeyin kesin olma hâli, tereddütsüz manasında; Selahattin Aga iflas edik besbelli.
Beşibillik: (genel) Beşibirlikin söyleyiş biçimi, beş adet sarı lira altının toplanmış tek olmuş hâli; Berber Mıstava gelinine bi beşibillik dört de sarı lira yapmış,oğlu Ali’yi everiken.
Beştaş: (genel) Bektaş adlı oyunun bir başka söyleniş biçimi. Genellikle iki, seyrek olarak da üç kız çocuğu tarafından sırayla oynanır. Dördü birbirinin benzeri yatay, biri yuvarlak beş taşla oynanır. Düz bir zeminde oynanır. Oyuncu kız, yuvarlak taşı havaya atarak aynı elle önce taşları birer birer toplar, her topladığı taşı diğer eline koyar. Buna “birler” denir. İkinci elde yuvarlak taşı havaya atarak yerdeki taşları “ikişer ikişer” tutar. Buna “ikiler” denir. Oynayan oyuncu havaya attığı taşı yere düşürdüğünde yanar, sıra diğer oyuncuya geçer. Sonra üçünü bir, birini tek alır, buna “üçler” denir. Sonra dördünü bir alır, buna “dörtler” denir. Üçünü veya dördünü bir anda alamayan oyuncu yanar. Dörtleri de tamamlayan oyuncu, kemerlere geçer. Oyuncu sol elini kemer yapar, Beş taşı da eline alır, yuvarlak olanı havaya atar, diğer dördünü kemerin önüne bırakır. Yuvarlak havaya atılarak tek tek kemerden geçirilir.
Sonra iki iki geçirilir, sonra üç ve tek geçirilir. Sonra dördü birden aynı seferde geçirilir. Bu da tamamlandıktan sonra taşların beşini de avucunun içine alır, taşların hepsini havaya atar, elinin üzerinde hepsini tutmaya çalışır, tutabildiklerini havaya atarak tekrar avucunun içine alır. Beş taştan avucunun içinde kaç tane kaldıysa, karşısındaki oyuncuya o kadar “gabak yedirmiş” olur. Oyun böylece devam eder. Karşısındakine en çok kabak yediren oyunun galibidir. Cezası yoktur, oyunun galibi “becerikli kız” olarak takdir edilir. Beş taşla oynandığı için “beştaş” adı verilmiştir. (Emekli öğretmen Ramis Memiş tarafından Kaynarca’dan derlenmiştir.)
Bezelle: (genel, isim) Bezelyenin söyleniş biçimi; Anşa’blam b’aşam bzelle bişimiş.
Bezir yağı: (genel, isim) Bezirhane denilen imalathanede keten tohumundan elde edilen bir tür yağ; Gözleme bezir yağıyla çok lezzetli olu.
Bıdıklamak: (güney, fiil) Bir şeyi ellemek; mecazi anlamda bir konuyu gündeme getirmek; Ayva alırken tezgahtaki üzümleri bıdıklama;Küllenmiş bi mevzuyu iki de bi bıdıklayıp durma.
Bıdır bıdır: (genel) Alçak sesle durmadan karşılıklı konuşmak; Nisa’yınan Ayşenur, gece yarısına gadar bıdır bıdır gonuştula durdula, ne gonuştula bilmem.
Bıldır: (genel) Geçen Bıldır sene: (genel) Geçen sene; Bıldır sene gış hafif geçtiydi emme bu sene sert geçecek galibanın.
Bıngıldak: (genel, isim) Kulak memesine verilen isim.
Bıraz: (genel) Birazın söyleyiş biçimi; Bıraz üzüntülü Fatma’blam bu günnede.
Bıyıl: (genel) Bu sene manasına söyleyiş biçimi; İsmail’in haftalık izni bıyıl perşembeye alınmış.
Bıza/lamak: (genel, isim) Buzağı, inek yavrusu; Alaca ineğimiz yeni bızaladı. Bi damna/ bi dımna: (genel) Küçücük, çok az, bi damlacık manasındadır; Aman Elif, bi damna şeyi at ağzına da yut be.
Bi gıdım: (genel) Çok çok küçük, çok çok az; Bi gıdım şeyi yiyemedi bebek be.
Bi hamna: (genel) Kısa süreli, az zaman alan; Bi hamna Aliye’blama gidip tençiresini verip gelim.
Bi kapak pinir: (genel) Evde yapılan peynirin el büyüklüğündeki şekline verilen isim; Hayvan gözetme gideken bi çoban dilimi ekmek kesesiy, bi kapak da pinir. O gün atık ganıy bi ta acıkmaz.
Bi öküz arabası odun: (genel) Eskiden kışlık odun ihtiyacı ormandan veya tarla kenarlarından yazdan uygun ağaçlardan kesilen odunlarla temin edilirdi. Bunlar genellikle kurumuş veya bir insan boyu (yaklaşık 175-200 santim) uzunluğunda ağaçlar olurdu. Yazdan hazırlanan bu odunlar, sonbaharda yağmurlar başlamadan öküz arabasına (dört tekerlekli halat arabası) yüklenip arabayı çeken bir çift öküz marifetiyle köye getirilir evin kenarına yığılırdı. İki üç yüz kilo civarında bir miktara tekabül eden bir büyüklüktü bu; Bu gış için sekiz öküz arabası odun gettik, gışı ancak çıkarız.
Bi örnek: (genel) Aynı model veya renkten olan giysilere verilen isim; Üç gızıma bi örnek mintannık kumaş aldım, kesip dikvedim. Bayramda bi örnek giysinne dini.
Bide: (genel, yemek) Pidenin söyleyiş biçimi. Daha çok evlerin bitişiğinde ekmek pişrilen fırınlarda, zaman zaman da evde kuzine sobalarda pişirilen bir tür hamurlu yiyeceğin adı; Gız Haççe, ekmekten önce bideleri koyalım füruna.
Bilmece: (genel) Sakarya Manav Sözlüğünde bilmeceye masal denir. Hatta ‘bana bilmece sor’ yerine ‘bana masal sor’ denmektedir.
Birbirine la dememiş olmak: (genel, fiil) İyi geçinmiş olma hâli, çiftlerin eltilerin birbirinin sözlerine hayır dememiş olmaları, uyumluluk; İki elti çok iyi geçinile maşallah, birbirlerine ta la bilem dememişledir.
Bitli helva: (genel, yemek) İçine tahin dökülen ve üzerine bol susam dökülen bir helva türü.
Biyensimemezlikten gelme: (genel, fiil) Pek beğenmemek, değersiz bulmak; Fahri özlüdür ya, yaptığım tatlıyı biyensimemezlikten geldi, annadım ben.
Biyol: (genel) Bir kere, bir kez; Biyol bi söle teklif et bakim.
Boduç: (genel, eşya ismi) Naylondan yapılma on-on beş litrelik su kabı, turşu küpü; Üç boduç böber turşusu gurduk, goca gış yiriz atık.
Bokluk: (genel) Ahırların kıyısındaki gübre yığını; Tavukla boklukta gün aşamına eşelendi durdula.
Bonduruk: (genel, isim) Boyunduruk; Öküz arabasına koşulan iki öküzün arabayı çekmesini sağlayan ağaçtan yapılma alet.
Borana: (genel, yemek) Sebzelerin haşlanıp kafif kavrularak üzerine yoğurt dökülmesiyle elde edilen bir yemektir. Ispanak borana, Patates borana, Pırasa borana en çok rastlanan türdür.
Bostan: (genel, isim) Kavun karpuz biberlerin yetiştiği bahçenin ortak adı; Hadi git, Gavın bostanından iki Pamukova gavını kopa da geti.
Bostan: (genel, isim) Kavun karpuzun ortak adı; Bostancı geldi bostancı.
Boyna boyna: (genel) Sık sık, sıkça; Boyna boyna söleme şunu, tamam yapacaz dedik ya.
Boğurgan: (genel, sıfat) Lüzumlu lüzumsuz bağırıp çağıran kişi; Enver’aga çok boğurgandır.
Böber: (genel, isim) Biberin söyleyiş şekli; Böber turşusu gurduk bugün.
Böbellik: (genel) Biber, domates, patlıcan yetiştirilen bahçeye verilen isim. Sulama kolaylığı olsun düşüncesiyle genellikle dere kenarları tercih edilir; Yemmar’ın yanındaki böbellikten böber badılcan topla da geti hadi Fatma.
Böç böç bakmak: (genel, fiil) Birine uzun süreli boş boş bakmak işlemi; Anşa’bla böç böç baktı Haççe’ablamın yüzüne.
Bölce: (genel, isim) Börülce, beyazlı renkli karışık fasulye; B’aşam bölce pişidim, bakim biyenecekle mi çocukla.
Buba: (genel) Baba; Bubası gesin aşama tekmil dövdümezsem ben de unu. Budara: (genel) İnsanın apış arası; Çocin budarasında bi yara çıktı.
Bulgur çorbası: (genel, yemek) Bulgurdan yapılan bir tür çorba; B’aşam bulgur çorbası bişidim.
Bulgur pilavı: (genel, yemek) Bulgurdan yapılan bir tür pilav; sadesi, patateslisi veya sebzelisi yapılır; Bulgur pilavını da bi severimkin.
Buruş/Buruç: (genel, yemek) Kışın kaynatılıp komposto olarak yenilmek üzere yazın kurutulmuş erik. Daha çok, Dumanlı, Akerik ve Karaca erikten yapılır; Bi tencire kaynadıp Makarna, Pilav, Bulgurla yiriz.
Buydey: (genel, isim) Buğdayın söyleyiş biçimi; Otuz beş dönüm buydey ektim bu sene.
Buydey benizli: (genel, sıfat) Esmere çalan insan rengi, kumral renkli insan; Bizim gız buydey benizlidir.
Buydey ekimleri: (genel) Ekim – kasım aylarının genel adı, buğdayların ekildiği Ekimin ikinci, Kasım ayının ilk yarısına verilen isim; Motorumuz bozuldu hem de buydey ekimlerinde. Bereket bi günde tamir ettile de ekinleri ekebildik şükür.
Büğemek: (güney, fiil) Bir şeyi kapatmak,
Bükelek tutmak: (genel, fiil) Genellikle büyükbaş hayvanların yazın sıcakta sineklerin ısırmaları üzerine çılgınca sağa sola koşuşturmaları veya insanların çaresiz sağa sola koşuşturmaları; Bizim Arab’ınan Gökmen bi bükelek duttulakın; Bubayın hastalinde baya bükelek duttuğunuz siz de.
Bürümek, bürülemek: (genel, fiil) Bir şeyin üzerini bezle kumaşla örtmek.
Bürük o(l)mak: (genel, fiil) Bir şeyin üzerinin örtülmüş olması işlemi; Gelin arabasının üzeri tekmil bürüktü.
Büyük arfe: (Genel ) Manavlarda Ramazan ve Kurban Bayramının bir gün öncesine verilen isim. İki gün öncesine ‘küçük arfe’, bir gün öncesine ise ‘büyük arfe’ denir; Büyük arfe günü gidip gurbanımızı gettik.
Büyük gına: (genel) Kız evinde iki kez kına yapılır. Örneğin Cuma akşamı çok yakın akrabalarla kız evinde yapılan kınaya ‘here/küçük kına’ denirken, Cumartesi akşamı yüzlerce kişinin katıldığı ve daha çok ev önünde köyün/ilçenin geniş bir alanında umuma açık kınaya ‘goca/büyük gına’ adı verilir; Ayşenur’un büyük kınasını nerde yapacanız bakim?
Büzelek: (genel, sıfat) İçten pazarlıklı kişi; Bizim Memet biraz büzelektir.
Büzme börek: (genel, yemek) Baklavalık yufkayı açıp içine ceviz koyulduktan sonra oklavaya sarıp büzerek yapılan yerel bir tatlıya verilen isim; Büzme börek yaptım, İsmail de çok seve dini.
Büzük (genel, sıfat) İnsanın makat kısmına verilen bir isim olmakla beraber ezik, çekingen ürkek kişilikli insanlara da söylenir; Ezik büzük dolaşma, dik dur len biraz.